16 Nisan 2014 Çarşamba

Baba koltuğuna başarılı bir sabotaj girişimi

Merhaba efendim hoşgeldiniz... Buyrun size nasıl yardımcı olabilirim.
-Şey biz bilgisayar almayı düşünüyorduk.
Aklınızda bir marka model var mı?
-Siz ne önerirsiniz.
Hazır modellerimiz var. Tanınmış markalar buyrun insertleri, broşürleri.

İsterseniz sizin için özel bir konfigurasyon da tasarlayabiliriz. Mesela en azından çift çekirdek işlemcili bir model, tüm multimedya uygulamalarını da rahatça çalıştırabilir. Şık bir tasarımı var kasasında.. vs vs..

-BaBA.... ben de çekirdekkk istiyorum..
-Tamam kızım. :) gülüşülür. Müşteriye anlatmaya devam edilir..
Olay sürer.. Müşteriye çay kahve ikramı.. konuşmalar..Model marka konusunda bilgi aktarımı ve satış çabaları.
-Melike Masamdan kalkar mısın? Hadi git bisikletine bin biraz (dükkanın içinde:)
-Olmaz ben oyun oynuyorum. Pasta yapıyorum. Daha Cindy giydircem.

-Kızım oynarsın yine.
-Olmaaaaz babaAA...

-Şey, işte o katologdaki, insertteki pc ler... kem küm. (Müşterinin yüzünde sırıtmalar)...
-Biz en iyisi broşürlere bir bakalım sonra geliriz...

-Peki efendim. Kusura bakmayın yine bekleriz... Evet efendim, sepet efendim. Müşteri nazikçe uğurlanmak üzeredir. Tabi mutlaka beğenip geri dönmeleri içinde ek bilgiler sıralanır...

-Kızım kalksana koltuğumdan, bir saat oldu hala oyun oynuyorsun...
Kalk, hadi kalk! (ses tonu biraz yüksek)

-Ama, babA... (ağlamaklı)

Çişimi yaptımmmm koltuğuna:(((( .böhüüüü... uvvaaaa...

Melike'nin babası ile Elif'in teyzesi ve Yasemin

Bu hafta özellikle kadın yazarlarımızın duygu yüklü satırları uzun süredir ezberimde tuttuklarımı yazmama yol açtı... Öncelikle Emel Hanım'ın "Bir anneyim ben" yazısı ve Şebnem hanımın "Neden çocuk sahibi olmayı isteriz?" başlıklı yazıları bana hayata anlam katan en özel şey'i; çocukları hatırlattı...


Usta diyorlar... Mesleğim bilgisayar. Yıllarımı verdiğimden olsa gerek, hürmet görmüyorum desem yalan... Ancak düşündüm. Erkan bey demelerini mi isterdim, Erkan Usta mı, ya da KOÇ gibi adımı marka yapmayı mı.. Neydi benim adım, işim mesleğim... Sonunda Emel hanımın cümlelerinde buldum kendimi...

Ben Melike'nin babasıydım...

Melike'm 3.5 yaşındaki 2. kızım. Teyzelerin en güzeli diye seviyorum onu çünkü 5 aylık da bir torunum var:) İşte ben Melike'nin babası Melike'de Elif'in teyzesi... Maceramız böyle başlıyor...

İşte Melike'den inciler:

Tekerleme öğreniyoruz....
Bu yoğurdu sarmısaklasak da mı saklasak, sarmısaklamasak da mı saklasak??
-IIhhhh.. Buzdolabına koyupta saklasak... Sarmısaklı kokar...

Dükkana gelen müşteri pclerinin kapağını açar açmaz içine oda parfümü sepmeye kalkıyor..

Kötü kokuyormuş... Sigara içen müşterilerimize duyrulur:)

Bugün de gözüme dikiş iğnesi sokmaya kalktı..

-Baba gözüne iğne soksam nolur..

-Kör olurum

-Sonra... ölürüm

-Sonra ... gömerler

-Sonra ... Toprak olur çürürüm..

-İyi ben gelir sana okurum.....

Sonunda babadan vazgeçtik Yasemin'e batırdık iğneyi. Zaten kızcağızın çektiği nedir elimizden. İşkenceden şikayetçi olsa hakkıdır. Sahi tanıştırmadım. Yasemin Melike'nin bebeği.. Eti kemiği yok ama boyu melikeden büyüktü alındığında... Bazen banyoya saklar melike içerde bir çocuk yatıyor der korkarız. Bazen koltuğa oturtur ışığı açınca ürkeriz. Boyu boyunca bir bebek. Garibimin ne yolunmadık saçı, ne yazılmadık kolu bacağı ne de ısırılmadık bir yeri var.
Bu akşam poposundan kocaman bir topuzlu iğne çıkardı. Hiç acımamış Yasemin ağlamamış bile. Gülmüş hatta. Ah Yasemin ah.. Ağzı dili olsa da konuşsa....

Melike'nin yemek seansları..

-imdat .. beni yeme ben küçük bir taze fasülyeyim imdatt ısırma...

-uçak piste iniyooooorrrrrrrrrrrrr vınnnnnnnn

Melike sihirli bir cadıdır.. Büyük güçleri vardır. Bunu sihirli kelimelerle yapar. işte bir örnek

(dikkat bunu sizin evde de bilen biri de olabilir) -koca adamdan at yapma büyüsü--

Babaaaaa Hadi eşek ol /at ol Lüüüüüftennnnnnn!.... (anında olunur:)
Zaman zaman bu tip özdeyişleri sizlerle paylaşmama umarım sabredebilirsiniz.

Tabi bir de elifimiz var. O kim mi Elif Melike'nin yeğeni... Torunum 5 aylık... Ben de artık bir DD yim:)

Hep BB olmak istemiştim kısmette DD olmak varmış. (BB=Brigitte Bardot:) -yaşı yetenler için espridir - gülebilirler:)-

İşte şu an son durum şekil A-şağıdaki gibidir:)

Ben Melike'nin babası, Elifin dedesi, Melike Elifin Teyzesi... Teyze - Yeğen arasına girilmez. Girenin hali de şekildeki gibi oluyor zaten:)



Melike Mine BAL

3 derste Melike'M nasıl uyutulur

Baba ayak uçlarına basarak eve girer. İnşallah uyumuştur diye….
Aslında babanın böyle kötü huyları pek yoktur; ancak 3-5 gün önce karanlıkta "kazan çömlek patladı" oynarken yataktan düşmüş ve çömlekle ilgili ciddi sorunları olmuştur. Ağrıları henüz geçmemişken ikinci bir MelikeM kazası yaşamak istememektedir.

-BaAbaaaaaaaa… Bana ne aldın?


Her zaman özgün bir şeyler bulmaya çalışan baba, ellerini ceplerine daldırır. Çikolata ve şekerleme, "Şeker Enişte" yüzünden had safhada tüketildiğinden bu akşamın hediyesi "Ahmet Abi'sinin" özenle katladığı origami kutu, origami çöp tenekesi ve origami mektup zarfından ibarettir..

MelikeM'in sesi ince ve narindir. Uyku damlar sesten. Yumuş yumuş sarar kulakları o ses. Birden babayı kucaklayan o vurucu cümle gelir….
-BaAAbaaaaa çok teşekkür ederimmmmmmm…


Gel de dayan…. Yavrum, canım...
O da ne içerde ağır bir parfüm kokusu.. Oda spreyi bitmiş… Geceyarısı çiçekçi dükkanı gibi evin içi… MelikeM saçlarına sürdüğü lipstick vukuatı bitmeden evdeki tüm eşyaları çiçek gibi kokutmuş :)

Anne, bayram temizliğinde o zaman n'apalım? Haydi uyuyalım….
-Tamam baba… ( Tanrım! Hiç itiraz etmedi…)
Baba bugün hazırlıklıdır. Müzikli bir masal anlatılacaktır. Müzikler mi, MelikeM ne güne duruyor? Elbet elimize bir şeyler alır, vuracak bir yer buluruz….


Bir varmış bir yokmuş.
--Iııh.. Evvel zaman peşinde.. (içinde) diyeceksin…
Ben annemin beşiğini sallar iken…
-IIIh, sen babasın… Ben babamın beşiğini diceksin..
Baba : - bir çiçek var mışşş…..
Melike: -var mıııııııııııııııııııııııııııııışşşşşş
Baba: mışşşşşşşşş (tenor tadında uzatılan mışlar)
Operadan hiç anlamayan ve anlayanları da anlamayan cahil baba sever bu işi…
-Çiçek büüüüüüüüüüüüüü yüüüüümüüüüüşşşşşşş. UUUUUUUUzamıııııışşşşşşşş….
O lalalaaaaaa… İşteeeee oooooperaaaAAAA (Çetin Alp'in kemikleri sızladıııı)
Melike:- Çiçekkk uzaaamışşşşşşşş, domatessss olmuuuuuuuuuuuuuuşşş..
Haydi anlat… Baba…

Bu arada MelikeM hareketlenir. Yatak üstünde hoplayan, zıplayarak yataktan düşen baba taklidi yapılır… Baba sabreder; 'Zedelenen onurum olsun' der, acıyan bir yerlerini anımsarken…

Müzikli bir trafik kazasını anlatır ikinci masal.. MelikeM olayı yine lay lay lom anlatırken, baba efektleri yapmalıdır….
-Araba bir kadını ezmişşşşşşşşşşşşşşşşşşş………..Irrrnnnn eeeennnnnn düüüttt….
-Kızım niye eziyor araba, yazık değil mi? Hangi kanalı seyrediyosun sen?

Eliyle 4 yapıyor melike… TV4. Allah Allah haberlere denk gelmiş olmalı…
-Motor da ezmiş…. Haydi
-…….. rooonnnnnvırrrrrnnnnnn iiiiiiiiiiiii..

-Baba
Efendim kızım. Canım, bi tanem aşkım….
Haydi bana masal anlat….
Bu masalın konusu babanın çocukluğudur…. Mizahi unsurları katmakta anlaşırız içine. Babanın annesinin adı Erkan'dır.. O nee…
Ve soru: "Ahmet Abi'min adı ne?". Baba bu soruya nasıl bir cevap vereceğim derken, cevap MelikeM'den gelir…
-Ha ha ha bilemedin baba: "Ahmet"…
Baba bu masalı çok sevdimmmmmmm… Çoook komiksin… (Bu arada baba burnundan bebek sesiyle konuşmaktadır.)

Baba, dpktor tavsiyesi üzerine, MelikeM'nin uslu durduğu günler ve erken uyuduğu için kağıda "uslu ve gülen bir kız çizer"
-Baba bunun ayakları yokkk… Ayak çizilir..
-Baba bir tane de ağlayan kız çizelim… Bak onlar az kaldı.
Baba, MelikeM'nin ileride sosyal demokrat olmasından korkar. (Deniz Baykal'ı gördükten sonra haksız da değildir korkusunda..)

-Babaaa! Ben anneme yardım etcem…
Gitme kızım uyuyalım..
MelikeM ısrarcı.. Anne isyankar. En son yardım ettiğinde salatalı, reçelli, barbunya türlüsü hazırlamıştır… Üstüne de ufalanmış ekmek kırıkları….
Gel kızım, bir tanem….
-Babaaaa, ben büyüyünce kahraman olcammmm…
-Ol kızım..
-Önce erkek olim.. Sonra kahraman olcam..
(Hoppala.. Kızım, bu yaşta, kadından kahraman olmaz bu memlekette demeye başlamış bile. Toplumsal biçimlendirmeye bak. Ben hiç böle bir şey demedim)
Bu arada olayın bir kısmı MelikeM yataktan kalktığı için oturma odasında cereyan etmektedir.
Uykusu dağılan baba bacak bacak üstüne atıp elindeki deftere notlar almaya başlar..
-Baba deeeehhhh… (Babanın bacağında ata binerken…)
-Baba kalemini alabilir miyim? Veeeerrrrrrrr … Uykummmmm geldi…. Yatalım
Baba çok şükür diyerek yatak odasına yönelir. MelikeM ajandasını alır ve başlar yazmaya..
MelikeM ajandasına notlar alıp, imzalanması gereken önemli evrakları imzalar (yorgan-çarşaf- yastık)

-Erkannn beyyyy şuuu şeeeyiii yapcaktınız oldu mu?

-Tamam MelikeM hanım hallederiz sabaha…



-Babaaaaaa
- Efendim kızım..
-Siz annemle yine aşık olsanıza… Ben bebek olmak istiyom yine… Büyümücem….
Baba şoka girmiştir. Derken ikinci soru…
-Baba sen kendinle hiç başbaşa kaldın mı?
-Hı, ne? Evet, kaldım kızım
-O zaman uyusana… Baba…
-MelikeM saçmalama artık…..
-Baba tırnağım acıdı… Şeytan tırnağıydı öldürdüm onu….
-MelikeeeeMMMMMMMMMMMMMM
-Babaaaaaa sırtında uyuyabilir miyimmmmmmmmmmm?
-Babaaaa sırtında (bayağı sırt) uyumaaak çooook güzellllll
-Yavrum, yavrum, canım yavrummmmm
Melike ani bir hamleyle babanın sırtına oturur… Ve hoplamaya başlar…
-Baba deeeeee hhhhh deeeeehhh dehhhh. Haha ha çok komik
-Melike! Allah belim.. Melikeeee Melikeee…
-Uyu Melikeeeeeee….
Yarabbbii, Melike nasıl uyutulur??

Erkan BAL

Önemli Not: Bu klavuz sizin çocuğunuz için geçerli olmayabilir.
Her çocuğun prospektüsü damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Zaten ben de MelikeM'i uyutamadım :)


(e.f.g., özel not ve tavsiyesi: Eski şarkıları ve/veya marşları kullanın.. Özellikle Ayten Alpman şarkıları işe yarıyor... Hatırla Sevgili şarkısı çocukların favori uyku şarkısı olma yolunda... 10. yıl marşı da işe yarıyor... Tecrübeyle sabittir :) ))))))))))))

Uyanıp yeniden başlarken hayata


Gecenin iki uykusuzu.
Melike ve baba.
Anne günün yorgunluğuna pes etmiş. Sabah erken kalkacağı için göz kapakları ve Melike ile boğuşmaktadır.
Baba ile yeniden canlanan Melike Masal kahramanı olmaya hazırdır…

Baba bu kez şaşırtır ve anneyi masal kahramanı yapar… Anne masala değil ama uykuya kaçmak istemektedir. Oysa Melike'nin hiç uyumaya niyeti yoktur.
Gece gece azıcık su içmek istediğini söyler babaya. Ve yataktan kalkılır.
Sonra süt ister canı…
Baba "emin misin?" diye sorar.
Melike emindir…
Annem nesQuick'i şu üst dolaba sakladı diye ekler hemen… Baba üst dolabı karıştırırken çikolata ve cikletler dökülür. Melike keyifle güler. -Baba yine bulduk der… Annenin kayıp hazinesi kısa bir aradan sonra yine bulunmuştur ama nesquik bulunamamıştır.
Neskafe ve krema ile sahte nesquik süte katılır. Tadı fena değildir. Baba kavurma ve kızarmamış ekmekle eşlik eder melikeye. Tanrım kolesterol mü, o da ne?…
Sonra uykuya geçilir… Melike bu kez pembe kaşkollu kızdır… Annesini pazara götürür.
Pazardan sepetine bir şeyler alır… Ama annesinin elini hiç bırakmaz.
Çünkü annesi pazarda kaybolabilir… Yoldan karşıya geçerken dikkatsiz davranabilir. Melike annenin elini tutarak ona yol gösterir. Melike masal bitmeden uyuya kalır.
Hain trafik canavarına karşı bir parça önlem almak adına kırmızı başlıklı kız masalı da kurban edilmiştir bu gece…
Bu gecenin masalı sona ermeden melike uyur. Baba, öyküyü yazar, laptopunu kapatır.
Küçük kızını bir kez daha öpüp, yatağına yatarken üniversite yurdundaki oğlunun üşüyüp üşümediğini, kızı, torunu ve damadının iyi olup olmadıklarını düşünür gece yarısı.
Kapıları, pencereleri, kilitleri kontrol eder tekrar kalkıp ve yine yatağa ilişir sessizce... Başını yastığa koyar, bir eliyle kendini pış pışlarken, uyuyan iki güzel kızın yanında düşüncelere dalar...
Yarın yeni bir gündür. Doğan yeni bir günle hayat tüm güçlüğü ve acımasızlığı ile devam edecek de olsa güzellikleri de eskiksiz onlara sunacaktır.
Aslolan günü yaşamak mıdır, yoksa kurtarmak mıdır bilinmez. Ama ömür oldukça yaşanacaktır...
Kriz dönemlerinde ve uykusuz gecelerde tüm masallar biraz eksik biraz yarımdır.
Ancak işin esası her doğan yeni güne uyanırken, dün ölüp bugün doğduğunu düşünerek ve bu günün yeni bir başlangıç olduğunun bilincinde olarak güne başlamaktır....
Erkan BAL & Melike Mine BAL





Pijamalı deniz kızı



Bu akşamki masalın konusu küçük bir balıktı...

Baba eliyle yüzen bir balık efekti yaptı...

ve küçük balık yüzen bir küçük balıkkızla karşılaştı...

küçük balıkkızın kuyruğu vardı ve adı Melike'ydi..

-Ha, baba dedi... balık pijaması mı giymişim?

Deniz kızı masalı artık balık pijaması giymiş Melikeydi... Kırmızı başlıklı kız nasıl kırmızı kaşkollu Melike olmuşsa, tüm masalların kahramanı yine bizim çocuklarımızdı.

Bir Masal daha yeniden yazıldı bizim evin içinde gecenin karanlığında...

Baba, düşündü. Şükretti.

Gece yatağa uzandığında, yanı başında Masallar anlatıp, masal kahramanı yaptığı minik bir yavrusu, Geleceğim diye umutla, gözünden sakınarak baktığı kızı vardı.

Gazze'de İsrail'in BM gözetimindeki bir okulda dahi vurup öldürdüğü masum bebekleri düşündü. Onlar babalarının, annelerinin canları değil miydi?

Baba, melikeye oyunlar yapıp bunları düşünürken için için ağladı, Melike babasını gülüyor sandı:

-"Çok komiksin baba çok komik" diyerek (biraz da kendini zorlayarak) kahkahalar atıyordu. Her çocuk gibi gülmeye ihtiyacı olduğunun o da farkındaydı.

Ya Gazze'de bir çocuk neyi komik bulup gülebilir? diye düşündü babası...

....

Gecenin ilerleyen zamanlarında uykuya teslim olmadan önce; gündüz doktor olmak isteyen Melike karar değiştirdi:

"Baba ben büyüyünce doktor olmasam da KelebeK olsam olmaz mı?"



Doktor olup, herkesi tedavi etmekle uğraşmaktansa KelebeK olup kanatlanıp uçmak istiyordu Melike.

-"Ol tabi kızım,

Doktor olup ta ne yapacaksın? Nasıl olsa insanlığın umutlarını bombalıyor katiller" diye geçirdi içinden. Babası üzgündü.

.....

Cuma öğleden sonra Melike ve Baba mitinge gidecekler. Çocuk katillerine karşı "ben de burda varım" diyecekler.

Çocuklar ölmesin diye... İlçede israil'i tel'in mitingine...

Herkes, biraz kendi rengini de belirten siyasi bir pankart taşıyacak belki, belki de sadece aynı bayrağın altında toplanacağız. Bayrağımızın...

Melike ve baba:

Büyüyemez ölü çocuklar!

Çocuklara kıymayın efendiler!

Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler! (*) diyecekler....

Sizi de bekleyecekler...



.................

(*) Nazım Hikmet Ran

MELİKEMİNEM


- Funny video clips are a click away

Baba, sen çocukken



Melike Lipstick ile makyaj yaparken sorar:

-Sen çocukken ne yapardın baba?

Hayatına tv izleyerek başlayan bir çocuktan başka nasıl bir soru beklersin ki. Kış günlerinde evlerin hapishaneye döndüğü bir ortamda kızıma ömrümün çocuk zamanlarının yazlarına gidip "beni" çocuk Erkan'ı getirmeliyim şimdi?

-Bilyelerim, topacım, mahalle kızlarıyla seksek oynamışlığım.

-Bir türlü ip atlamayı beceremeyişim.

-Sapanımla komşu pencerelerini kırmışlığım, yaramazlığım

-Çelik, çomak ve tahta kılıçlarla çocukluğum...

Daldığım hayallerden biri beni uyandırsın derken Melike dürttü.

-Başka neler yapardın baba?

-Okula giderdim, ders çalışırdım. Şarkı söylerdim, şiir yazardım.

Bunlar yaşına uygun değil ki. Ne demeliyim şimdi ben bu kıza derken yine Melike'nin sesi:

-Daha küçükken, neler yapardın... Bebekken?

-Baba sen bebek oldun mu?

-Oldum tabi kızım. Ağlardım bebekken. Emeklerdim

-Yok baba, Baba sen bebekken altına çişini yapar mıydın?

-E, kem küm... Yapardım tabi.

-Ha ha ha... Komik çok komik. Haha ha baba....

-Melikeeeeeeee. Yoksaaa altını mı ıslattın?

-Hayırrrr baba. Ben çişimi söyliyom ki....

-Gülmeee Melike Gülmeeee

-Komik babaaaa çokkk komikkk...

-Sen bebekken...çok komikkkkk..

II

-Baba?

-Buyur Melike'm

-Siz annemle evlenirken ben nerdeydim?

-E şey kem, küm...

-Üüüüü.... Ben görmek istiyodum ama. Düğüne gitcektim..

-Bak kızım, şey kem küm...

-Yeniden düğün yapın bana ne...

-Tamam kızım yaparız.

-Baba ben gelin olim, sen damat...

-:)



III

-Baba burnunda ne var?

Ha, ne? baba az telaşlı burnuna dokunur.Birşey bulamaz.

-Bişi yok kızım.

-Yok baba burnunun içinde ne var.

-Nası yani. Şey işte bişi yok.

-Niye delik o zaman?

-E kızım hava alıyoruz. Bak şimdi birini tıkadım parmağımla -uffff nefes veriyorum, alıyorum.

-İgggk baba iğrenç, çek elini burnundan.

Ağzımız var nefes almak için...

-Burnumuz koku da alıyor kızım.

-Hımmm...

IV

-Üşütceksin. Açma üstünü başını...

-Göbeğime bakcam baba...

-Kızım napçan şimdi göbeğini üşütçeksin.

-Göbeğimiz ne işe yarıyo baba?..

-Bak Melike sen küçük bir bebekkken....................................................

(baba elinden geldiğince usturuplu göbek kordonu anne ve bebek ilişkisini anlatır...)

-Babaaaaa

-Efendim kızım

-Ben göbeğimi seviyorummmmmm

-:) Sev Kızım...



Erkan BAL & Melike Minem

Bebeğimin bebeği ve ikinci dedelik maceram

Ne yalan söyliyeyim akşam eve geldiğimde ikinci torunumu bu kadar çabuk kucağıma almayı beklemiyordum...

Kapıyı Melikem açtı. -"Baba gözlerini kapat da gel lütfen" dedi. Gözlerimi açtığımda Melike elinde tarak: yeni saç şeklini beğenip beğenmediğimi sordu. Tabi ki çok güzel olmuştu.

-İyi o zaman sen üşümüşsündür. Sıcak bir çorba vereyim sana diyerek plastik tabakta, plastik kaşıkla hayali işkembe çorbam servis yapıldı. -Sarmısaksız lütfen..

Televizyonda bir türkü öyküsü film yapılmıştı. Anneyle birlikte izlemekteydiler. Türkü alıp başını gittiğinde yeniden saçlarını taramakta olan Melikem, babaya işveli bir göz kırptı.

-Benimle dans edebilirsiniz lütfen.

Anne gülerek izlerken, baba ve Melikem, yörük ezgileri eşliğinde dansettiler bir süre...

Yorgun düşen baba koltuğa ilişirken Melikem bebeğini kucağına aldı. Yine plastik biberon ve mama kaşığı ile onu beslerken birden bebeği babanın kucağına verdi.

-Sen dedesin, bacaklarım ağrıdı şu torununa bak. Mamasını yedir..

Baba gülümseyerek kucağına aldı oyuncak bebeği. Melikem itinayla nasıl mama yedireceğini anlatırken babanın bu durumdan gözleri yaşarmıştı.

-Allah'ım küçük kızım da beni torun sahibi yaptı ya.... Daha ne isterim.

Düşündü. Bir gün önce uyurken aklına takılan duygular geldi yine. Öyle demişti dün gece uyurken kendi kendine. Küçük kızım da sabah uyandığımda büyümüş olsa.

Bu her gün bir savaşı yaşayan dünyada, her gün bir krizi yaşayan ülkede babanın kırılan özgüveninin bir izdüşümüydü gerçi.

Ama şimdi mutluydu. Çocukça bir oyunla da olsa 2nci bir torunu olmuştu işte.

"Adını henüz koymadık" bebeğin ama Melikem babasının ricasını kırmadı. Bebeği ile birlikte babasının bir resmini çekti. Baba çok mutluydu... Anne gülümseyerek "inşallah" diyordu.

Bir müddet sonra uykusu sıkışan Melikem yine Tv'deki müziğin ritmine uyarak doğaçlama bale hareketleri yapmaya başladı.

Baba kızını kucakladı. Kikirdeştiler. Dansederek holü geçtiler yatak odasına yöneldiler.

-Hadi doğru yatağa....

Melikem uyumadan önce hala müzik dinlemek istiyordu.

Baba ise "Rabbiyyesir"e başlamıştı bile. Melikem duanın Türkçe kısmında yine doğaçlama yapıyordu.

-Ya Rabbim sen bana çikolata ver, babam oyuncak alsın... Amiiin...

Baba cep telefonuna o gün attığı bir sure seçti: Yâ Siyn....

Melike mırıldandı:

-Baba ne güzel bir şarkı bu!..

Erkan BAL & MelikeMine BAL



Editörün notu:



Seni de aklımızda tutuyorduk

Çoktandır yazmadım Melike’yi size.

Unuttum sanmayın. Sadece yoğun geçen bir iş dönemi ve paylaşım için ancak fırsat bulabildiğim için birikmiş öykülerimiz bugünlere kaldı.

Melike’m artık büyüyor. Daha doğrusu 4 yaşına yaklaşıyor. Bebeklikten çocukluğa geçiş sürecinde dikkat etmeye çalıştık ve gördük ki; bebekken her ayda doğum gününe yakın yeni bir takım yetenekler kazanıyor çocuklar.

Bir bebeği izlerseniz bunu fark edebiliyorsunuz. Tabi o bebek kendi bebeğiniz olur da gözünün içine bakar durursanız daha iyi algılıyorsunuz bu değişimleri.

Melike’m de çocukluk döneminde en azından her ay olmasa da birkaç ayda bir gözle görülür değişiklikler yaşıyor.
Bu günlerde cümle kuruşları düzeldi. Hızlı konuşmaya çalışınca arada bir teklese de hafızası gayet iyi şükürler olsun. Zekâsı da.
Olumlu olumsuz örneklemeleri, kelime benzerliklerinden ya da eş anlamlı kelimelerden yaptığım laf cambazlıklarını ayırt edebiliyor.
Tek sorunu büyümek. Birden büyümek istiyor. Küçüksün denmeyi artık hakaret sayıyor. Geçenlerde bu yüzden bana küstü. Çekilip bir köşeye hıçkırarak neler neler söyledi.
Küçük diyormuşum da. Sevmiyor muşum da. O kadar büyümüş görmüyormuşum da.
Artık büyük kızım diyorum. Her yemekten sonra göz ve el kararı boyunu ölçüyoruz.
Dün akşam dedi ki:
- Ben neden sen kadar büyüyemiyorum baba?
Ben de ona birden büyümenin hiç de iyi bir şey olmadığını. Anaokuluna gideceğini az daha büyüyünce abla olacağını, daha büyüyünce büyük abla olacağını, okulda ders çalışacağını, top oynayacağını bu yüzden de büyümek için acele etmemesi gerektiğini anlattım.
Bu hoşuna gitti ve artık birdenbire büyümek istemiyor.

Zihninde biçimlendiremediği bazı şeyler de var tabi. Ölen dedesinin neden öldüğünü (hiç görmedi) bilemiyor. Dedesini hiç görmediği halde özlüyor. Ben de torunumun dedesi olduğumu bu yüzden dede’lik mesleğini bildiğimi, isterse Melike’me de Dedelik yapabileceğimi söylüyorum. Pek tatmin edici bulmasa da bu onu teselli ediyor. Hele bir de sesimi değiştirerek:
-“Gel bakalım yanıma sevgili torunum!” diyerek seslenirsem.

Bir başka soru yüzünden Melike’m anneme soruyor:
Babaanne babam nasıldı çocukken?
Annem eliyle gösteriyor.
Şu kadardı.. Küçücüktü
Melike gülerek çığlık atıyor:
Ha ha ha baba benden bile küçükmüşsün?

Zihninde cevap bulamayan sorulardan birisi de şu:
- Ablam (23) Abim (21) ve ben (3) diyor annesine. Senin 2 elin var. Bizi çarşıda gezdirirken bir elinle ağabeyimin elinden tutuyordun, bir elinle ablamın elinden tutuyordun, beni nasıl tutuyordun?

Anne cevap veremeyince bu zor soruyu bana havale etti.
- Git babana sor.
Benim ise cevabım çoktan hazırdı:
—Seni de aklımızda tutuyorduk!

Melike’li günler, güzel günler. Hayatımıza anlam katan günler. Allah tüm anne babalara evlatlarının sağlık içinde büyüyüp; anne baba olduklarını da göstersin inşallah…

Biz birazdan uykuya gideceğiz. Uyumadan önce ne mi yapacağız?
-“Yorgan kılıfından denizler yapmak” sonra içine girip yüzme öğreneceğiz.
Tabi dalga efekti de… Belki cep telefonumuzu da açar su altı belgeseli bile çekeriz…

Ömrümün ahir zamanlarından soğuk kış gecelerimi bir çocukla şenlendirdiği için Yüce Tanrı’ya çok teşekkür ediyorum. Allah hepimize hayırlı evlatlar nasip etsin. (ÂMİN)



Melike Mine & Erkan BAL

Melike'den inciler: Pırt güzelliği

Güzellik algılarımız farklı farklı ama bir çocuğun gözlerinden hayata bakabildiğinizde nelerin güzel olabileceğini görüp şaşırmamak imkansız. Siz de ben gibi sadece ruh ve beden güzelliğinden ibaret sanıyorsanız bu kavramı yanıldığınızı az sonra öğreneceksiniz. Lütfen bizi okumaya devam edin efendim:)

Melike'mi artık hepiniz tanıdığınıza göre Melike'mli bir günün öyküsünü daha anlatarak başlayalım sözlerimize...

Melike'nin sabahı olmuştur artık ve bir müddet sonra dükkana inilir babanın yanına. Ağlamaklı söze girilir:

-Baba ben bilgisayar istiyorum...

-Alırız kızım ama sen TV izliyordun noldu çocuk TV'ye.

-Annem Dantel Erkan bakıyor. (Güler Erkan) . Ben bilgisayar istiyorum. Kuaförcülük oynucam...

-Alırız kızım doğum gününde sana benden bir bilgisayar söz.

-Baba pastaneye gidelim mi?

Pasta yiyelim doğum günüm olsun mu?

-Olmaz kızım doğum günün Nisanda.

-Off ya. Bugün Cuma, yarın Mart sonraNisan mı?

-Yok kızım. Yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz ben sana söylerim.

-Peki Baba.

-Baba Balıkesir'de Allah var mıdır?

-Var tabi kızım. Allah her yerdedir. Neden sordun ki?

-Kar yağsın, çocuklar oynasın diye dua ediyom ya.

Betül ablam Balıkesir'de okulda ya. Oraya gidince dua etsem de oynasak olur mu?

-Olur kızım. Sen gel şimdi omuzlarımı çiğne bir bakalım.

-Haha ha.. Baba çok komik. (sırtta bir çocuk yürütmek enfes bir masaj tekniğidir tavsiye ederim)

-Baba sana bişi sölicem.

-Söyle kızım.

-Benim "pırt"'ım çok güzel ama seninki o kadar güzel değil.

-O ne ya kızım?

-Hani pırt yapıyoz ya.

-Melike Hay! Allah müstahakını versin.

İyi günler gör sen emi...



E.BAL & Melike Mine BAL

Şalgamlı yoğurt çorbası

Biliyorum size uzun süredir Melikem'le birlikte yemek tarifi yazmadık. "Leblebi dolması"ndan bu yana. Aslında bizim evde Melikem her gün yeni bir yemek tarifi denese de anlatmaya kısmet bugüneymiş...

Artık kaçamazsınız, yakalandınız bir kere. Hemen kağıt ve kalemi çıkarıp not almaya başlayın. Melike'mden süper bir yemek tarifi daha geliyor.

ŞALGAMLI YOĞURT ÇORBASI

Gerekli Malzemeler:

1-Annemizin hazırladığı yoğurt çorbası

2-Şalgam

3-Mevsim salatası

4-Salatalık

5-Meyve bıçağı

6-Anne Babaya sabır

HAZIRLANIŞI:


Öncelikle sabırla sofranın hazırlanması beklenir ve beklerken tabağımıza konan çorbaya nasıl bir kulp takacağımız düşünülmeye başlanır.

Sofrada şalgam bulunmama ihtimaline karşı, salatadaki kırmızı marul veya turp'un suyunun çıkması beklenir. Bu amaçla salataya zeytinyağı ve sirke - limon takviyesi istenir. Anne baba'da kızımızın iştahı açılıyor diyerek sazan gibi olaya atlar.

Her zamanki gibi "yemeğimi ben kendim yicem" denilerek alınan küçük boy salatalığın kalınca kısmı (biraz tuz ekildikten sonra) birkaç diş ısırılır. Genişleyen alana çatal, bıçak ile girilerek salatalık kabak gibi oyulur...

Öte yandan çorbamızın içine kırmızı turpla renklenmiş salata suyu veya şalgam hafifçe boca edilmeye başlanır ve hafif hafif çorbamız karıştırılır.

Çorba kaşığı ile az önce oyduğumuz salatalığın içine kaşık kaşık renklendirilmiş çorbamız konulur.

Dökülme seviyesine gelen salatalıktan külahımızdaki çorba dondurma yer gibi yalanarak yenilmeye çalışılır.

Tadı hiç de hoş olmayan bu karışımı kendimiz hazırladığımız için küçük bir el hareketiyle çorbamız "kazara" tabağa dökülür.

Bu arada sabrı tükenen anne babanın sözlü müdahaleleri fırsat bilinerek "Bana ne ben yemicem, hep sizin yüzünüzden oldu, siz yiyin diyerek" afiyetle servis yapılır.




Melike Mine & Erkan BAL

Children, Çaldıran. Çıldırın

Melike'nin en huysuz ve çılgın zamanları her çocuk gibi uykusunun geldiği ama uyumak istemediği zamanlar. Çaldıran Meydan Muharebesine dönen uykusuz gecelerimizden bazılarında yaşadıklarımızı sizlerle paylaşmak istedim.

Uykusunun neden geldiğini ve niçin uyuması gerektiğini (siz ne kadar anlatırsanız anlatın) çocuğun kendisinin keşfetmesi gerekiyor. Ancak aileden birisi bizim ailede olduğu gibi "uykusuz" ise o zaman çocuk'ta uyumayan aile bireyine uyum sağlıyor. Ona benziyor.

Bu riskli durumu gidermek amacıyla önceleri ben Melike ile birlikte uyuma numarası yaparken sonunda o benim gibi uykusuz biri oldu çıktı.
Şimdi sizlerle birkaç uykusuzluk hikâyemizi paylaşmak istiyorum.

Melike:
-Baba bu çirkin şeylere niye bakıyorsun? (CNBCE-"Hereos- Terminatör -24")
-İngilizcem gelişsin diye kızım (bu yaşta kız ne anlar İngilizce gelişiminden)
-Alo re lap fan cer muço komi la sara plak.
-Ne diyorsun kızım?
-Fala maki com edu kablo faya. (ilgini çekmek için İngilizce konuşuyorum baba)
-Babaaaa su içi cem! (TV'yi bırak bana bak)
-Babaaaa çişim geldi! (istersen bırakma da göreyim)
-Babaaaa karnım acıktı. (saat:24.00+)
-Babaaaa bana hiç sosis pişirmiyorsunnn? Uvvvaaaaaaa (hadi beni yatır, uyut)
-Sosis istiyommmmmm.
-Kızım ben sosis pişirmeyi bilmem...
-Ben sana öğretirim. Yağ koyu yosun Fşşşş oluyoooo, sora böle böle karıştırıyorsun.
-Sabah pişiririz kızım.
-O zaman çekirdek yicemmmm. (madem uyumuyos)
-Kızım yiyorsun ya zaten... (melike çekirdek çöplerini kesekâğıdına yerleştirmekle meşguldür)
-Kızım napıyosun onları dökme yere, annen bize kızacak... (Melike baba'ya arkasından sarılır)
-Kızım, canım kızım, hadi git uyu...
-Bana neeee, sen de gel... (derken babanın üzerinden konfeti tadında çekirdekler dökülür yere)
-Yapmaaaaa Melikeeeeeee döv cem bak... Vurmaaa! (Melike babayı hafiften iteklemekte ve tekmelemektedir)
-Baba kediler "miyav mı der?"
-Evet kızım... "Köpekler de hav hav der"
-Baba Zürafalar ne der?
-Offff "ZüraaAAAaaa, züraaAAA der"
-Yalan söylüyosun... Öyle demezler... Onlar yaprak yerler...
-Biliyorsun da niye soruyorsun Melike?
-Babaaaa bana minik kız zürafa nasıl büyümüş onu anlat... Masal anlat hadi...
-Öyle bi masalll yoook...
-Sen uyduruyosun ya. Masusçuktan. Öle anlat hadi. (parmak emilir, gözler yumuk yumuk) Ama Kız zürafa olsun. (bu aralar büyümeye taktık, her kaşıktan sonra sofrada sandalyeye dikilip uzadım mı diye soruluyor)
-Babaaa ellerimi yıkı cam çekirdek oldu... Tuslu tuzlu.
-Tamam, git yıka hadi...
-Lambayııı aç, korku yom.
-Kızım ışık var ya. Hem korkmuyorsun da.
-Bana ne lambayı aç! (Lavabo'nun lambası açılır ve Melike ellerini yıkamaya koyulur. Baba TV'sine döner, Bir müddet sonra)
-Babaaaaaaa boğulllllduuuuu, ölcekkkkkkkk, böhüüüüüüüüüüüü.
-Kızım nolduuuu?
-Çekirdek düştü lavaboya (elini deliğe tıkamış) ölcek, boğuldu.... Üüüüüüüüüüüüü.
-Yürü Melike Yürü yatıyosssssss. (Melike'nin yüzünde şımarık bir gülümseme, baba TV'yi kapatır)
-Baba beni kucağına al!

(baba kızını kucağına alır, Melike babanın omzuna başını koyar, gözlerini kapatırken babası kızının muzip gülümsemesini görmese de hissederek söylenir.)
-Seni oyunbaz, yaramaz seni...
-Hi hi hi, kih, kih, kih..

Erkan BAL

Sezar'ın hakkı Sezar'a

Melike evde tv izlemekte ve bir yandan da babayı beklemektedir. Baba akşam yemekten sonra işe gitmiş ve biraz geç dönmüştür.

Kavak Yelleri dizisinin sonunda bir reklam gözükür. Çağla ŞİKEL ahenkle danseden saçlarını sergilemektedir reklamında. Melike reklama yorum katar.

-Abime de böyle bi gelin kız alalım baba. Baaak saçları dansediyor, yumuşacık, hem kepek sorunu da yok. Çok güzel...

Baba gülümser. Koltuğa dinlenmek üzere kurulmuştur. Anne perdeleri ütülemektedir. Yardım edecek bir şey olmadığı için baba Melike+TV ile ilgilenmektedir. TV'de Okan BAYÜLGEN'in Disko Kralı vardır. Baba hem saat, hem içerik itibarıyla Melike'nin izlemesini istemediğinden zap yapmak için kumandayı arar ama Melike engel olur. Çünkü arada sırada izliyor olsa da gıcık Okan'ı o da sevmektedir.

Okan sunum yapar ve sahneye yeni cd'sinin Premiere'i için Hande YENER çıkar. Baba pek bu kadının müziğinden de bişi anlamaz. İnsan sesinin tenekeleştirilip adına elektronik müzik denmesini pek de beğenmemektedir. Ancak Melike aynı görüşte değildir. Bir müddet sonra ceketi omzundan atıp dekoltesi gözüken Hande YENER'le ilgili yorum yapar Melike:

-Ne güzel cildi var. Yumuşacık. Kimbilir hangi şampuanı kullanıyordur. (cilt losyonu diyemiyoruz henüz. reklamlar o kadar derine nüfuz etmemiş:)

Baba işin sonunun pek iyi gitmediğine karar vererek TV'yi kapatmak ister. Melike isyan eder. Saat 01.00'e gelmektedir.

-Zaten bu gün benimle hiç oynamadın baba... Ben oynamak istiyorum.

Aynı terane artan tempoda yatak odasında da sürünce baba çaresiz Melike ile oyun oynamak üzere yerinden kalkar.

Koridor'un uzun ışıkları yakılır ve baba yeni bir oyun icad eder... Baba terliğiyle tenis maçı.

Uzunca koridorun bir ucuna baba oturur ve bacaklarını açar, öbür ucuna Melike. Gözleri uykulu baba terliklerinin birini Melike'ye verir raket olarak.

Sonra top ileri, top geri. Allah'tan top yumuşaktır ama Melike yerden oynamaktan memnun olmadığı için arada bir topu zıplatmasını, ters köşeye atmasını ister babadan...

Zoraki bale dersi antrönörlüğünden Zuhal Voigt'in gönderdiği içeriklerle kurtulan baba geleceğin Anna Kornikova'sının yetiştiği koridordaki tenis antremanından nasıl kurtulacağını düşünmektedir.

Bir yolunu bulup uykum geldi denildikten sonra yatağa gidilir. Melike ısrarla üstünü örtmek istememektedir. Biraz terlemiş olmalı diye düşünür baba. Sırtını kontrol eder bebeğinin. Ona masal anlatmayı dener.

Melike:

-Off yoruldum baba. Daha önce anlattın ya. Işığı söndür....

Melike'nin Japon arkadaşı ve unutulmaz bir doğum günü

Melike'nin doğum günü için bir planım yok. Aile içinde kutlanacak bir doğum günü ve bir tek Japon arkadaşı olacak aramızda. 23 Nisan vesilesi ile hep birlikte hem doğum gününü hem 23 Nisanı kutlayacağız erkenden. Daha doğrusu 16-23 Nisan tarihlerini Melike'nin doğum günü haftası ilan ettik.
Sizler de 23 Nisan yazılarınızı hazırlıyorsunuz değil mi?
Melike'nin Japon arkadaşı ilginç bir çocuk. Hiç konuşmuyor desem yeri. Melike'den küçük. Su içip yemek yemek dışında, sesizce ortalıkta dolaşan tatlı bir çocuk. Melike onu o kadar sevdi ki; kendi elleriyle yem-eğini yediriyor.
İşte küçük japon kız arkadaşımız:)

Ayrıca doğum gününde Melike'ye oyuncak bir dizüstü bilgisayarı almayı planlarken daha sonra kendi laptopumu vermeye karar verdim. Benim eski emektar bir Pentium 3 Compaq... Siyah bir kasası var. Üzeri Melike'nin resimleri ile süslü bir sticker sipariş verdim. Ayrıca üzerine bir iki çıkartma da yapıştırıp şenlendireceğim bilgisayarın kasasını diye düşündüm.
Sonra bu konuda sizlerden yardım istemek aklıma geldi. PC yi Melike için özel olarak zenginleştirmek istedim. İçine çocuklar için eğitici programlar koymalı. Özellikle internette çocuk eğitimi ile ilgili oyun linkleri vs.
Kuaför oyunlarını çok seviyor mesela. Bir de aşçı ve bebek giydirme. Ancak azıcık da eğitici oyunlara önem vermeli değil mi?
Sizlerden ricam bu konuda bana yardımcı olmanız. Öneri getirmeniz. Bildiğiniz program ve linkleri tavsiye etmeniz olacaktı.

Bakalım nasıl bir bilgisayar olacak bizim emektar derken, 5 yaşında bir çocuğa bilgisayar hediye etmenin bir bilgisayarcı olarak bile iyi bir fikir olmadığı kanısına vardım. Bilgisayarı onun için yine hazırlayıp, zaman zaman kullanmasına izin vermeyi planladım.
Peki ama doğum gününde ne yapmalı? Öyle ahım şahım doğum günü kutlama geleneğimiz yok. Ne yapayım, ne yapayım derken sevgili editörümüz Şebnem bir şey söyledi. "Hediye'nin ve kutlamanın önemi yok, bu günü unutulmaz yap." Çok hoşuma gitti bu söz...
Standart ama aynı zamanda çok özel bir doğum gününde bir baba ne yapabilir? Sanırım gün boyu mesaiyi aksatıp baba kız doyasıya eğlenebiliriz, bak bu iyi bir fikir..
Neyse.
Melikem heyecanla yattı dün akşam. Yine yatıp uyuyacak mıyız? Diye sordu. "Hayır, dedim artık 5 oldun sen. Yarın sabah 5 yaşında bir kız gibi uyanacaksın." 5 Parmağımı açarak görsel destek de sağladım sözlerime:)

Akşam öğrenmeye başladık 5 yaşında olmak ne demek. Gazoz SEK içilecekmiş, baba su katmayacakmış gazozuna. Anaokulu gündeme alınacak, geç bile kaldık. Çocuklarla evde daha çok konuşulacak ve herkes onu dinleyecek, onunla oynayacak.
Daha çok zaman, daha çok oyun.
Küçük hediyeler aldık ama henüz sürpriz. Pastasını kendi beğenmek istiyor. Evde yapılmayacak ve gidip alacakmışız iki katlı bir pasta. Bir kaç eğlencelik balon alırız belki.
Hay Allah bu doğum gününü anlamlı ve unutulmaz kılan ne olabilir. Ona bir şiir mi yazsam? İlginç bir oyuncak mı?
Düşündüm. Bugünü unutulmaz kılacak çok şey gelmedi aklıma. Hepsinden azar azar yapmalı ama en iyisi sevgimizi göstermeli, bıkacağı kadar hatta. Zaten hissettiği ailesinin onu çok sevdiği duygusunu doğum gününde ona çok fazlasıyla yeniden yeniden hissettirmeli...
İster 5 ister 35 yaşı kaç olursa olsun bir çocuğa verilebilecek en güzel hediye bu yoğun sevgiyi hissettirebilmek olsa gerek.


Melike Minem "Seni Seviyorum"
Seni Seviyorum
Seni Seviyorum...
Allah seni korusun ve bize bağışlasın ve sevdiklerini tüm insanlara...


/BABAN

Mutluluk makinesi

Kim demiş dünyanın yuvarlak olduğunu?
Kim demiş binaların dikdörtgen olduğunu?
Kim demiş yolların düz gittiğini?...
Kim demiş ha?
Kim?

Bir çocuğun hayallerine kim engel olabilir?
Kim dünyayı bir çocuktan daha kolay durdurabilir?
Siz hiç yürek ısıtan bir soba gördünüz mü?
Peki mutluluk makinesi?
Melikem bu aralar mühendisçilik oynuyor. Yazı tahtası ile resimler çiziyor. "Ne çiziyorsun canım" diye sorduğumda ise "hep makine resmi çizdiğinden" bahsediyor. Bir çocuğun hayal gücü ile makinelere yüklediği anlamlar çok farklı. Öyle ilginç makineler çiziyor ki ve makinelere öyle duygusal görevler yüklüyor ki şaşarsınız. Üstelik "mühendis mi olacaksın" diye sorduğumda, hayır "doktor" olacağım diyor.
Eeee, herşeyin makinesini yaparsa, doktorluk daha cazip bir meslek. Başınız mı ağrıdı? Ağrınızı gideren sevimli bir makine emrinizde. Hüzünlendinizse mutluluk makinesi ne güne duruyor:)
Yukarıdaki resim mutluluk makinesine ait. Koca koca adamların savaş uçakları , atom bombaları hayal ettiği bir dünyada masum bir çocuk nasıl bir makine hayal ediyor sizlerle paylaşmak istedim.
Makinenin adı "mutluluk makinesi" bu makine çalıştığında Melike' ye göre insanlar mutlu olacak, neşelenecek, hastalıkları dertleri olmayacak. Oysa zaten her evin içindeki her sağlıklı çocuk bizzat mutluluk makinesi:)
4 Yaşında bir çocuğun hayal penceresi bu. Oysa elinde bu imkan olan büyükler mutluluk adına, insanların mutluluğu adına neler yapıyorlar merak ediyorum.
Haydi şimdi gülümseyin.
Melike'nin mutluluk makinası yakınlarınızda bir yerlerde çalışıyor mutlaka.
Ne mutlu yüreğindeki çocuğu yaşatarak, yarınları kurmak adına güzel birşeyler yapabilen insanlara...
Erkan & Melike Mine BAL

Utangaç kalorifer peteği

Melike'mine nin maceralarını biliyorsunuz artık.
Yaklaşık 1 yıldır sizlerle paylaşıyoruz yaşadıklarımızı.
Bu sondan bir önceki yazı. Melike'yle yaşanan bu hafta sonunu anlatıyor.
Son yazı geçen 1-1,5 yılın bir değerlendirmesi olacak.
Buyrun birlikte okuyalım bakalım. Melike'mine m bu haftasonu neler yapmış. (Erkan BAL)

Cumartesi akşamı birlikte TV seyrediyoruz. Yemek programlarımız bitti (zoraki melike seyrettiriyor) Diziler, derken artık uykuya yakın gece kuşağı da başladı. Bir çocukla birlikte televizyon seyretmek çok zor. Onun tercihleri ile sizinkiler uyuşsa bile sizin tercihlerinizin ona zarar verebileceğini de düşünmeniz gerek. Bu durumda terminatör yerine yemek programı izliyorsunuz haliyle. Tabi beklenmedik sorulara cevap vermek zorunluluğunu da unutmamak gerek.

Melike yarı mahmur uykulu babanın ayaklarında dizlerinde uzanmaktadır. Babayı koltuk niyetine kullanıp bacakları arasına uzanarak uyuma egzersizleri fayda etmemiş gibidir. Az sonra Melike'mine den can alıcı sözler gelir.

-Baba niye senin yumuşak bir yerin yok... Ufff her yer Kemik kemik.kemik...

Baba sırf göğüs farkıyla bile kadınların erkeklerden üstün olduğunu düşünür. En azından çocukların nezdinde. Gerçi bu konudaki eksikliğimizi göbek ile kapatabilirsek de estetik açıdan hiç de arayı kapatamayız.

Uyku faslı her zamanki gibidir. Kahramanı Melike'm olan masallar, şarkılar ve dualar. Tabi arada soru cevap faslını unutmayalım.
-Babaa kalorifer petekleri niçin benimle konuşmuyor artık?
Baba aptal aptal kızına bakarak sorunun ne olduğunu anlamaya çalışırken birden jeton düşer. Hava yapan peteklerdeki havayı alana kadar şıkır şıkır su sesi birkaç gece sürmüştür ve Melike'm kalorifer petekleri ile konuşmuştur.
-Artık konuşmayacaklar kızım. Çünkü ben onların havasını aldım.
-Onun için mi ağladılar? (hava alırken düşen birkaç damla su)
-...
-Babaa Onlar küstü mü? Yoksa utandılar mı?
-Evet kızım gece uyumayıp konuştukları için utandılar. Hadi sen de sus ve uyu...
(böylece tarihe geçen ilk utangaç kalorifer peteği olur bizim kalorifer peteklerimiz)

Pazar sabahı baba ve Melike mahmur bir şekilde ve biraz geç uyanırlar.
Yatak sohbeti başlar. Sonrasında Melike'm bir istekte bulunur:
-Baba beni gıdıklar mısın?

Baba üzülür. Ne zamandır şakalaşmadık mı acaba der ve Melike'mi gıdıklamaya başlar. Oyun, annemiz "kahvaltı hazırrrr" diyene kadar sürecektir ama baba gıdıklama faslını yeterli bulur. Ancak Melike'm ısrar eder ve kötü sonuç gerçekleşir :((

Baba gıdıkladığında Melike'm kendini yataktan atar ve baba dikkati bir an dağıldığı için kızını tutamaz:((
Yere düşen Melike ağlamaktadır. İlk müdahale yapılır. Hafifçe kaldırılan Melike sevilip, öpülür okşanır ama babaya yüz vermez... Hemen anneye koşar:

-Sennnn suşlusunnnnn. (ses tonu ağlamaklı)
Babam değilsin artıkkkkkk. Beni tutmadınnnnnnnn. Üüüüüüü:((

(1 dakika sonraise) babaaaa acıyo..:(
Babanın yüreği dayanmaz sarılır öper okşar.
Melike'm Anne ve Babaya sarılır, kucaklar ve ağlar.

Bir müddet olayın ciddiyeti gözlemlenir. Ancak bir sorun olmadığı görülünce konuşma faslına geçilir. Baba Melike'mden onu tutamadığı için özür diler.

-Özür dilerim kızım ben suçluyum... (seni kollayıp, gözetmeliydim)
-Hayır der Melike'm: "-sen suçlu değilsin baba"

-O zaman ikimiz de suçluyuz der babası..
ve Melike'mden bu yazının final cümlesi gelir.

-Saçmalama baba. (sen gıdıkladın ben düştüm:)
-Bizi kim suçlayacak ...

Melike Mine'm & Erkan BAL

Melikem'den haberler

Biliyorum özlediniz. Ben de özledim Melikem'i size anlatmayı.
Melike dizisinin son yazısı olacak bu yazı demiştim ama fırsat buldukça sizlere Melike'mden bahsedeceğim elbette.

Sadece Melike'm artık büyüyor ve nasipse bu seride yazılan öyküleri bir kitap yapmak istiyoruz. Gelişmeleri sizlerle yine burada paylaşırız. Bakalım nasıl bir kitap olacak.

Melike'm bugünlerde daha bir olgunlaştı. 5. yaşı ile çocuksu tavırlarının yanında torunum Elif'e ablalık (teyzeliği kabul etmiyor) yapıyor. Renkleri seçebiliyor ama turuncuya sarı demekte ısrarlı halâ... Harfleri rakamları tanımaya başladı. Bazı minik duaları ezberliyor kolayca.

Şimdi birkaç anekdot paylaşarak devam edelim yazımıza:

Geçenlerde bir düğüne katılmak için Ankara'ya gitti Melike'm. Annesi ve Abisi ile. Ankara'dan Çorum'a geçtiler. Geldiklerinde anılarını dinledik. Dinlerken ezan okundu ve Melike'mden ilk inci:

-Baba Allah bizi özlemiş... Her yerde var diyorlar ama Çorum'da yoktu. (ezan sesi duymamış sanırım)

Geçenlerde yine yaz yağmurları ve gök gürültülerinin olduğu bir gün, yıldırım biraz yakına düştü büyük gürültüyle. Sofrada şımarıklık yapan Melike'm birden dua ya başladı. Peş peşe sıralanan birçok iyi dilek ve duanın arasında en ilginci ise şuydu:
-Allah'ım gel diye yemek yapıyoruz. Sofra hazırlıyoruz ama gelmedin ki. (bir imada bulunmadık ama Allah c.c kızdı sanıyor)

Sofra dedim de bu aralar sofra hazırlamaya da merak sardı. Mutlaka çiçek şeklinde hazırlanıyor sofralar. Kimsenin tabağın çanağın şeklini bozmasına izin vermiyor. Ayrıca mutfakta mühendislik harikası çözümler üretiyor. En son çözüm. salıncak ipini tüm sandalyelere ve dolap kapaklarına bağladı. Sonra bir hopladı ipin üzerine birkaç dolap kapağı birden açıldı mutfakta. Annesine diyor ki. -Sen yorulmayacaksın. Otomatik açılacakmış dolap kapakları.

Dün gece bir türkü dinledik çocuk şarkıcılardan. -Hastane önünde incir ağacı... Kızın annesi ağlıyordu TV'de. Biz de duygulandık. Melike çok şaşırmış bir şekilde sordu. -Türkülerde ağlanır mı? Bu güne kadar sadece dans edip oynamıştı babayla. Sonra da uyardı anne babayı:

-Sizin kızınız çıkmadı ki oraya. Ben çıkar türkü söylersem öyle ağlayacaksınız...

Son günlerde dilinin tekerlemesi ise durmaksızın AŞK AŞK AŞK diyerek dolaşmak. Nerde bir çift görse âşık ilan ediyor onları. Anne babaya, enişte ablaya âşık...
Arada babasına dizilerden güzel aktrisiler de öneriyor ama anneden fırçayı yiyince bunun pek iyi bir fikir olmadığını anlıyor. Abisine ise şampuan reklâmından kız beğenmeye devam ediyor... Bu gidişle ahenkle danseden saçları olan bir yengesi olacak.

Akşam yemeğinde bir espri sonrası onu ısıracak oldum. -Yemek ye, beni yeme dedi. Ama sen çok tatlısın dedim. Değilim beni yersen kızım yok diye ağlamayacak mısın? dedi. Yamyam bir babayı istemiyor. Son olarak süte şeker yerine Melike Mine BAL katma isteğimi de -kendimi katarsam sütü içemem ki diyerek reddetmişti.

Bir de kız/kadın kimliği oturmaya başladı. Aynada geçen zamanlar. Saçını arada eliyle düzeltmeler. Elbise beğenmemeler. Bugün (pazar) gezmeye çıkardım onu. Ancak 5. çift ayakkabısını da giyip denedikten sonra çıkabildik dışarı.
Ah! şu kızlar...






Erkan BAL / Melike Mine BAL

Bu aralar ne yapıyor?

Melikem serisinde en azından kitap formatında derleyip toplayana kadar bir şeyler yazmasam da yaşadıklarımızı satır başları halinde paylaşalım istedim. Buyurun Melikem bakalım bu aralar neler yapıyor:

- Artık sandalye kullanabiliyor. İlk büyük icraatı mutfak dolabının tepesine çıkıp un almak, buzdolabının tepesinden de yumurtaları alıp pasta çırpmaya başlamış. Son anda annemizin müdahalesi ile pastayı yedik.

- Bir yandan meyve, sebzeler ve yemeklerdeki vitaminleri merak ediyor. Her kaşık yemek sonrası pazularını şişiriyor ve sandalyede ayağa dikilip büyüdüm mü diye soruyor..

- Öte yandan büyümek istemediğini de öğrendik. Büyümekten korkuyormuş. Bedeninin değişeceğinden korkuyor sanırım. Ya Hulk falan izledi, ya da Shrek

- Bol bol yeni kıyafetler giyiyor, süslenip dansediyor.

- Bahçede oynamayı ve ağaçlara tırmanmayı seviyor.

-Havanın dondurma yiyecek kadar sıcak olup olmadığını henüz babaya sorarak kontrol ediyor. Baba da bu konuda küçük yalanlar söylüyor kızı hasta olmasın diye.

- Son izlenimi ise afedersiniz ineklerin süt işediği kanısında...

Şimdilik haberlerimiz bu kadar efendim.